4 Ağustos 2010 Çarşamba

Arı, arıcılık, Sarıkamış'tan Batı'ya nüfus hareketleri ve arıcı bir aile tarihine giriş... Soyaile Onur Büyüğü Sayın Keramettin Şenocak ile söyleşi

Bal! Bal etkin ve aktif olan nesnelerin başında gelir.

Arı ve arıcılık da bir meslek olarak insanlık tarihi ile başabaş ilerliyor.

Balın bir yerel tarihi, bir de uygarlık tarihi var.

Ayrıntılarla dolu bölge tarihi de bunun içindedir.

Doğa, çevre, insan; yerine göre toplumsal ve yerel yazılı anı dokümanları...

Sözle gelip kağıda dökülenler, sesli kayıtlar, fotoğraflar...

Tek tek bir çekirdek merkeze yakın bireylerin geride bıraktıkları dökümanlarla oluşur.

Her bireyde, yerel tarih ile ilgili veriler, bireylik anıları olmayabilir.

Fakat kimileyin aynı kişide farklı bir ayrıntı, bir arkaplan ögesiyle yerel tarih dokusu oluşturur.

Bir yanda aile tarihi ve öte yanda bireylerin tek tek tarihleri de sonunda bu toprakların tarihidir.

Soyaile onur büyüğü Sayın Keramettin Şenocak da bu örnekler içinde anılmalı.

Özel ve özgün bir üretim tekniği gerektiren ve seçkin bir ürün olan bal konusu, Soyaile açısından bir aile tarihidir.

Bu bölgenin belli bir evresi için, yerel tarihi onun söyleşileri ile kurma yolunda ilerliyoruz.

Soyaile onur büyüğü Sayın Keramettin Şenocak ile arı ve arıcılık konulu söyleşiyi Bünyan'da yaptık.

Evinin bahçesinde ona sorduk. Bir süre sözünü kesmeden onu ve bahçeyi izledik, o anlatısını sürdürdü.

Uzun süre arılardan söz etti. Arıların nasıl bir düzenle yaşadıklarını, hangi ilkeler doğrultusunda hareket ettiklerini ses tellerini serbest bırakarak ayrıntılarıyla ve zaman zaman çoşkuya kapılarak anlattı.

Bunları biraz olsun biliyordum fakat ayrıntılardaki keskin durumları işittikçe şaşkınlığım artıyordu.

Coruh Kanyonları ile bağlantısı olan Kars Platosu doğal yaylasal uzantı bu topraklarda bal üretimine uygun bir ortam yaratmış. Arılar bu ailenin hayatında nirengi noktası olmuş.

'Arılar üçe ayrılırlar,' derken, yüzüme baktı. Coşku içinde sürdürdü, kendisini tutamıyordu.

Solda Soğanlı Dağları eteklerinde Bardız'ı içine alan yerel ve toplumsal 1950 öncesi bir tarihtir bu anlatılar.
Şimdi bu söyleşiyi birlikte izleyelim.

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, Stockholm 4 Ağustos 2010

K; Arı diğer hayvanlara pek benzemeyen bir hayvan ailesi Tekinciğim. Belki birçok hayvan nesli ortadan kalkabilir ama arının neslinin ortadan kalkması mümkün değil. Şimdi öyle bir düzeni var ki arı ailesinde hem tam bir komünist düzen, sosyalizmden öteye bir komünist düzen, hem de tam bir demokratik düzen mevcut, bir aile olarak. Şimdi şöyle, arılarda, bir işçi arılar var, bir erkek arılar var bir de bir tane ana arı var. Tek bir ana arı. O ana arı, arı ailesinin yegane varlığı o. O ana olduğu zaman bir avuç arı da olsa, düşmana karşı, yabancı arılara karşı, baskınlara karşı kovanı koruyabiliyor. Ama o bir ana olmadığı zaman kovanın içi lebaleb arı olsa düşmana karşı kovanı koruyamıyorlar. O bir ana, eğer kovanda varsa onbinlerce arı görevini harfiyen yerine getiriyor. Eğer o bir ana kovanda yoksa bütün arılar yatıyor, çalışmıyorlar, bal getirmiyorlar...
T; Kovan ana arının elinde, böyle ise. Ana arı bu kadar önemli mi?
K; Kovana ana arı hükmediyor. Ama o işçi arılar da o ana arıyı istedikleri zaman öldürüyorlar, yeni bir ana arı yapıyorlar...
T; İşçi arılar ana arıyı öldürüyor, yeni bir ana arı yapıyorlar... Yeni bir ana arı mı seçiyorlar yani?
K; Ana arı seçiyor o işçi arılar. O işçi arılar, bal yemesinler diye mevsiminden sonra erkek arıları da öldürüyorlar. Kovana işçi arılar hakim, iğneleri var ya! Onlar hakim kovana. Ama o işçi arılar o bir tek ana arı olmadığında hiçbir şey ifade etmiyor, öyle bir sistemleri var.
T; Onların bir müzik sesi çıkardığı söylenir. Arılar da ezgi söyler mi?
K; Arı tabii evvela kendileriyle konuşuyorlar, bir yerde bir bal kaynağı buldukları zaman gelip haber veriyorlar. Bir arı gelip haber veriyor, bulduğu zaman, kuvvetli bir koku alma yetenekleri var, onbinlerce arı oraya bir saat geçmeden üşüşmüş oluyor. Onbinlerce arıya duyurmuş oluyor. Hareket ederek, kovanın içerisinde hareket ederek, oranın yönünü ve mesafesini gösteriyorlar. Ses çıkararak da o kaynağın ne olduğunu ifade ediyorlar.
T; Ezgili melodik bir ses çıkarıyorlar. Oğul verme sırasında nasıl ses çıkarıyorlar?
K; Arı her türlü müzik seslerini çıkarıyor. O müzik sesleri, yani 'do re mi fa sol la si do' seslerini çıkarırken bir şeyler ifade ediyor. Mesela; 'la' sesini döndüğü zaman çıkarıyor. Bal yüklü olduğu zaman 'la' sesiyle dönüyor. Bağa gideceği zaman 'si' sesi, kızdığı zaman 'mi'sesini çıkarıyor. Oğul vereceği zaman üreyeceği zaman 'do' sesini çıkarıyor. Bakın arıda böyle bir yetenek var.
T; Şimdi birkaç saptama yapalım. Şerif Dede arıcı mıydı? Bu arıcılık aileye nereden geliyor?
K; Arıcılığı ben anlatayım, Şerif Dedem'den kalan, bizim iptidai kovanlarımız vardı.. varmış daha doğrusu. Dedemin, iptidai kovanları varmış. Ama rahmetli amcam, Maksut amcam, askerliğini jandarma başçavusu olarak Posof’ta yaptı ve ordan terhis oldu. Zannediyorum ki 1908 - 1910 civarı doğumludur. Maksut amcam Posof’ta askerliğini Jandarma Başçavuşu olarak yaparken,Yusuf isminde birisi ile tanışıyor. Onun kızı Kabire ablamız, yengemiz daha doğrusu, onunla evleniyor. Yusuf efendi arıcı, fenni arıcı. Ruslarda fenni arıclık ileri. Makineleri, alet edavatları var. Osmanlı’da fenni arıcılık yok. Şimdi oradan fenni arıcılığı öğreniyor, Bardız’a geliyor orada fenni arıcılığı kuruyor.
T; Fakat babası Şerif Efendi de arıcı, kütük kovanlar ve arıları var.
K; Evet! İptidai kovanlar var, yarma kovanlar. Kütük kovanlar var, fenni kovan yok. Fenni kovanı Bardız'a ilk defa, yöreye amcam getiriyor. Ee tabii Babam marangozluğa yatkın, mükemmel, amcam da öyle. Marangozlukla arıcılık bir arada gidiyor. Çünkü malzemeyi yapmak lazım. İki bahçemiz var, bunlar arıları çoğaltıyorlar ve arıcılığa başlıyorlar.
T; İki kardeş Fettah ve Maksut...
K; İki kardeş. Ben gördüğüm zaman iki bahçede 350 - 400’er kovan vardı o zaman. Öyle olurdu ki günde 10 - 15 tane oğul verirdi, biz baş edemezdik. Günde 200 - 300 tane çerçeveyi çakardık, sabahleyin gider kovanlara verirdik, ertesi gün bir daha.
T; Bu bal nereye satılırdı?
K; Tonlarca bal üretirdik. Bu bal İstanbul Beyoğlu Balık Pazarı’nda Hasan Tunç isimli birisine giderdi. Belki kırk sene ona gitti.. biz onu kağnılarla Yeniköy tren istasyonuna götürürdük, oradan trene verirdik. Tren görütürdü istanbul’a.
T; Haydarpaşa’ya...
K; İşte nerde indirirse.. orada onlar alırdı. Süzme ve petek olarak tonlarca bal giderdi satılırdı. Babam da o balların paralarını, İstanbul’a gider, seyahat eder alırdı. Kalan paralarını adam avans gönderirdi. Önceden Fettah bey bu yıl gene ballar benim, fiyatına her kaç lira dersen, derdi. Tereyağı 35 kuruşsa bal 55 kuruştu, kilogramı. En son ben hatırlıyorum, biz 2,5 liradan verdik. Bak 55 kuruştu bal 2,5 liraya kadar çıktı.
T; Hangi yıldı o?
K; 1955’te.
T; 1955’te 2,5 lira oldu.
K; 2,5 liradan verdik.
T; Bu tarihten sonra arıcılığı bıraktınız mı?
K; Bu tarihten sonra ben, tabii askere gittim. Kardeşlerim devam ettiler. Ve yıllarca Hasan Tunç’a verdik balımızı. Çünkü o hepsi, ne varsa alırdı toptan parasını öderdi.

Değerli İzleyici,

Fettah Bey ve Maksut Bey ile yükselen modern arıcılık otuzlu yılların başlarına rastlar. Şerif Efendi ise geleneksel arcılığı yüz otuz, yüz kırk yıl önce 1800'lerin ortalarında yapmış bir aileden geliyor. Belki de çok daha eski, yüzyıllara dayanan bir gelenek temsilcisi bir ailenin çocukları, bu bölgede arıcılık tarihinin de kurucukarıdır. Keramettin Bey Şerif Efendi'den başlayan üçüncü kuşak temsilcisi.

Sayın Keramettin Şenocak rüyalarında da bu iki doğa parçası arasında yaşadı. Arı tutkusu, onun Batı rüyası peşinde koşmasına engel oldu.

Solda bu arıcılık öyküsünün tarih olduğu Soğanlı Yaylaları etekleri, Coruh Kanyonları.

Sağ alt köşede Keramettin Bey'in arıcılıkla son kırk yıllını geşirdiği pastoral Kayseri, Bünyan görüntüsü.

Sevgi içtenlik...
Tekin SonMez

Foto; Feryal Özkale Sönmez
Söyleşi; Temmuz 2008, Bünyan, Kayseri

Bakınız ;http://tekinsonmez.com/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder