13 Eylül 2010 Pazartesi

Datça’da "Sokak Girişimi" ve Can Yücel; "Hayat ağır! Bu ağır hayatın içinden, şiirin çıktığını söylüyör." Güzel Yücel ile söyleşi; Beşinci yazı

Datça'dan bir rüzgar, rüzgar gibi esti savurdu geçti. Can Yücel de Datça'dan rüzgar gibi geçti.

Fakat izleri kaldı. Her yerde her zaman olmayan bir durum.

Rüzgar gibi geçmek ve iz bırakmak. Özellikle o toplumda. Can Yücel bunu nasıl başardı?

Güzel Yücel ile söyleşirken bunun ironik simgelerini görür gibi olursunuz.

Bir falaka şiiri için bakın neler oldu! Şöyle oldu..

Diyor ki Bayan Yücel 'bir arama tarama oldu orda da şarap bulundu ve falaka şiiri yazıldı.'

Hapishanede arama tarama olacak ve bir ozanın zulasında hem şarap hem de şiir çıkacak.

Bir de falaka! Bu da nereden çıktı! Ömer Seyfettin’in ‘falaka' adlı öyküsü mü?

Olur mu demeyin! Olur! Bakın olayların gelişimi rüzgar gibi oldu.

İşte böyle bir rüzgar geçti Datça'da.

Salt edebiyat ve şiir değildi.

Bir de çevre ve doğa ve sokak konusu vardı.

"Sokağın korunması" konusu.Buna da "olur mu" demeyin!

Sokağın korunması, sonunda şire ve ozanlara mı kaldı? İnsanlar ne günlere kaldı!

Sonunda Can Yücel'in şiirle yüklü omuzları üstünde kaldı sokağın korunması.

Bu sokağın, böyle olduğu gibi korunması konusu.. sonunda gündeme geldi.

"Bu sokağı sonsuza dek hep böyle görmek için," dedi Güzel Yücel.

Bir ironi değil. Bakın neler söyleniyor.

“Kültür denilen şeyin, yaşam denilen şeyin tekrar hatırlatılması adına...”

Böyle bir şeyin hatırlatılması... buna da olur mu demeyin!

Demek ki unutulan şeyler var! “..yaşam denilen şeyin tekrar hatırlatılması,” gerekiyor.

"Biz bu sene Datça’da Sokak Girişimi’ni kurduk," diyor Güzel Yücel.

Üstelik, salt günübirlik yaşam değil "kültür denilen şeyin tekrar hatırlatılması adına,' kurulmuş bir "Sokak Girişimi" var.

Demek ki adı Datça olan yerde, "unutulan şeyler" var!

"Babam öldüğünden beri, 11 yıldır burdayız.

"12 Agustosta hep beraberiz.

"Can Evi'yle, 'Can Taşı'yla devam ediyor yolculuğumuz.

"Burada sadece turizmin olması değil...

"Kültürün de olduğu, insanların oturabileceği bir yer olması için mücadele verdik.

"Başkan da sağolsun bizim yanımızda yer aldı," diyor.

Olayları orada bıraktık. Mikrofonu, Can Yücel’in davudi sesini hatırlayarak, hemen orada kızı Güzel Yücel’e verdik.

Güzel Yücel ile olan geçmişe yolculuğu birlikte izleyelim.

SORU: Sayın Güzel Yücel bize bir şeyler söylemek ister misiniz Can Yücel için? Nedir sizde kalan izlenimler? Nedir sizde bıraktığı duygular, giderken neler bıraktı?
YANIT: Babam bize, yaşadığın gibi iş yapmayı, iş yaptığın gibi yaşamayı, yani neyle ilgileniyorsan, ne hissediyorsan onu hissetmeyi, öyle davranmayı söyledi ve öyle yaptı.

SORU: Siz ve kardeşleriniz, Can Yücel ve Güler Yücel’in çocukları, şiir sizi de çekti mi?
YANIT: Hepimiz ayrı meslekleri seçtik biz, ayrı yerlere uçtuk. Ama burda buluşuyoruz ve her zaman bu mekana geldiğim zaman tekrardan o cesareti buluyorum ben. Sadece ben bulmuyorum, burdaki bir sürü insan aynı dokunuşu hissediyor...

SORU; Nedir sizde kalan izlenimler? Şair Can Yücel’i nasıl anımsayalım?
YANIT: Babam çok köklü bir aileden gelmiş bir insandı, fakat çok yalın bir insandı. Herşeyin ötesinde, bütün sadeliğiyle, o birikimi bilgeliğe dönüştürmüş bir şairdi. Sadece şair değil, resimden anlayan, doğadan anlayan, hayatı bir bütün olarak anlayan bir insandı ve cinselliğin içinden bir şiirin çıktığını söylerdi.

SORU: Şair Can Yücel ve şiir, neydi şiir onun için?
YANIT: Hayat ağır! Bir bütün olarak hayatın içinden şiirin çıktığını söylerdi. Bu ağırlığı hafifletecek olanın sanat olduğunu söylüyordu. Ama bu bayağılık değildi onun için, nefes almaydı, insani duyguları söyleyebilmeydi...

SORU: Başka bir yerde yaşıyor ve buraya da geliyorsunuz. Datça’da olmasını istemediğiniz şeyler var mı?
YANIT: Evet, biz de her yaz geliyoruz, Su’yla... işte.. annemle, burayı yaşatmaya, korumaya, bu sokağı da korumaya çalışıyoruz. Datça’yı da.. Turizm değil, kültürün korunmasını, insanca yaşamanın korunması için bu sıcaklarda Datça’da beraberiz.

SORU: Datça’da bir aile de var, geçmişi ile Can Yücel, Hasan Ali Yücel anlatır mısınız?
YANIT: Evet, Hasan Ali, Ali Kaptan.. Can.. böyle bir süreklilik arz eden bir aile. Ve burda babam bize her zaman, annem de öyle... bizim yapımıza uygun, hayatta nasıl mutlu olacağımızın yolunu gösterdi. Her zaman gelirlerdi sorarlardı, ‘bu sene ne yaptınız’ diye. Babam mesela benim denizle ilgilenmemi istedi, çünkü çok denize giriyordum, kayık vardı... ‘Güzel’ dedi ‘adam yetişmesi lazım’ dedi. Su resimle ilgilendi, onunla birlikte çalıştı.. ve hep bizden öğrenmeye çalışırlardı ne yaptığımızı... Babam çocuklara bakarak şöyle derdi: (devrimci çocuklar da gelirdi) yaptığınız işi iyi yapın, yaşamınıza geçirin onu. Bizi böyle yetiştirdi. Ben hala denizle uğraşıyorum, denizin kirliliğiyle, sulak alanların korunmasıyla.. Hasan Bey çalışmalarına devam ediyor. Su resimler yapıyor, Sulukule’de kadınlarla, çingenelerle...

SORU: Siz kitapların içine doğdunuz. İlk kitap.. Can Yücel ve kitaplar hatırlıyor musunuz?
YANIT: Kitaplar ve yani.. yatardık mesela, koynumuza alırdık biz kitap okurduk.

SORU: Sizin içinize sevinç veren ya da sizi tekrar o günlere götüren bir anı olsun mu burada?
YANIT: Şimdi.. babam hapishanede... babam Adana cezaevinde yatıyordu ve orada Adana cezaevinde yatarken bir falaka şiiri yazdı... şarap yapmayla ilgili...

SORU: Bu olaydan sonra, şiir yazma konusu devam edebildi mi cezaevinde? Ne anımsıyorsunuz?
YANIT: Şöyle oldu.. bir arama tarama oldu, orda da şarap bulundu ve falaka şiiri yazıldı ve ondan sonra babamın üzerinde hep şiir aradılar. Uyuşturucu gibi, silah gibi. O zaman biz babamın şiirlerini beklerdik, ne durumda diye. Ve onu hiç unutamıyorum. Yani 12 yaşındaydım, bir şiirin bu kadar yasaklanabileceğini, bu kadar.. çocukken.. merak ederdim.. bu kadar aynı kategoride, bir silahla uyuşturucuyla aynı ilişkiye sokulabileceğini.. hiç unutmuyorum.

SORU: 12 yaşındaydınız, 70’li yıllar mı?
YANIT: 72’ydi, ben 12 yaşındaydım, yani bu kadar bir baskı olabileceğini hissedemezsiniz çocukken ve bunun hakkaten o zaman, unutmuyorum, öyle dört gözle o şiirlerini beklerdik ve bunun nasıl hayatsal birşey olduğunu o zaman anlamıştım.

SORU: Sanatçılara ya da şairlere yazarlara, buraya gelenlere Can Yücel’in sözleri ile bir mesajınız var mı?
YANIT: Sanat hayattan kopamaz, hayatın içinden çıkan bir çılgınlıktır şiir ve bu çılgınlara ihtiyacımız var.

Sevgi içtenlik...

Tekin SonMez, 12 Ağustos 2010, Datça, Muğla
Foto: Feryal Özkale Sönmez

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder