29 Şubat 2012 Çarşamba

Mariland'da, bir öğlen vakti..Ashley ve Tommy Oliver'in düğünü ve Ayla'nın görevi....

Ayla düğünde görev alacak, önhaberi yapmıştım. Ayla şimdi görevini yapıyor. Yere sağlam bastığını ayaklarının duruşundan anlıyoruz.

Orada Ashley'in yanında duruyur ve çiçeklerini düzeltiyor. Ayla bu işte. Kendi buyruğunu kendisi verir.

Oysa bakıyoruz geleneksel bir törende Ashley bir ezgi söylüyor ve öteki yardımcı hostes de bu töreni izliyor. Ayla ise çiçeklerini düzeltiyor.

Ayla böyledir, çiçekler düzenli olmazsa olmaz. Çok titizdir. Annesi diyor ki bu titizlik bana birini anımsatıyor. Ayla'da soruyor: Kiimm?

Ayla'nın görevinin ne olduğunu anlamak için, filmi biraz ileriye saralım.

Gördüğünüz gibi Ayla en önde geldi yanıdaki abla ile.
Şimdi biz konumuza dönelim.
Bundan önce neler oldu?
Başka bir kente gittiler.
Ayla yolda uyudu, dinlendi.
Arabada uyur evde uyumaz.
Bu olay şöyle gelişti.
Bir gün dedi ki:'
Anne öğlende neden uyuyayım?
Büyümen için, dedi Annesi.
Ama, ben büyüdüm, dedi. Yerdeki ağır bir kutuyu kaldırdı havaya.
Bak, dedi. Taşıdı biraz öteye bıraktı.
İşte olanlar o gün oldu. Yaşlılar gibi öğlen yemeği sonrası uykuları yok artık.

Genç, dipdiri koşuyor ve her şeyi düzeltiyor, yerleştiriyor. Neden uyusun? Gördüğünüz gibi sağdaki fotoğrafta yine koşuyor. Gelin Hanım, Ashley ve onun nedimeleri arkada.
Ayla önde koşuyor işte... Çiçekleri elinde yüzünü fotoğraf çekenlerden gizleme gibi bir huyu da var. Kime çekti, diye Annesi soruyor.

Konuyu dağıttık! Evet, filmi geri sardık ve Amerikan filmlerindeki gibi düğün yerine geldik. Ashley ve onun eşi Tommy Oliver'in düğünü öncesi Ayla bahçeyi suladı, demiştim. Meraklısı için adresi: http://friendostekinsonmez.blogspot.com/
Olay orada durmadı.
Ashley ve nedimesi fotoğraf çektirdiler.
Ayla hemen o karede yine çiçekleriyle ilgileniyor. Orada gördünüz mü?

İşte size Ayla'yı tanımalayan pastoral bir görüntü.
Gelin ilgisini çekmiyor.
Beklentisi yok.
Kendi dünyası ona yetiyor.
Çağımızın kendine yeten kuşağı.
Zaman nasıl geçti..
Bir baktık Ashley ve Tommy...
Arabada tur atıyorlar...
Biraz sonra dans yapmalarını izleyeceğiz.
Siz olsanız ne yaparsınız?

Ayla'nın ne yapacağını düşünelim.

Ayla'yı kimse dansa kaldırmıyorsa...

İşte gördünüz... Kendi dansını tek başına yapar Ayla...

Ne Nnnesinin şurasına burasına sarılıp huzursuz insan rolü oynar ne kendini yitirip abur cubur şeyler yiyerek midesini bozar.

Fakat dans denildi mi...

Bakın dans denildi mi durum değişir. Ayla medeni cesaretini gösterir ve çıkar dans eder tek başına.

Orada onun yaşlarında ikinci birisini görmedim dersem şaşırmayın ha...

Dans dedim de, dans denildi mi falan, dedim de, bu durum bana da birini çağrıştırıyor!

Bir de şu var! Ayla için soru tükenmez.

Bir de Ayla'nın annesi var, sıra onun şimdi.

Ayla bu fotoğrafı destelerin arasında çıkardı bu sensin, dedi.

Ben de anne olacağım, dedi.

Ayla'nın Annesinin fotoğrafı işte...

Fakat ne oldu, biliyor musunuz?

Ayla, Annesine sordu.

Anneciğim bu adamlar kim?

Onlar benim amcalarım! Benim babamın kardeşleri. Ayla durur mu?

Benim babamın mı?

Yok, büyükbanın kardeşleri...

Büyükbabacığımın kardeşleri... ama yoklar... neden yoklar?

Annesi bu soruları işitmemişti galiba.

Ayla'nın Annesi de Ayla'ya sordu.

Ben sana benziyor muyum?

Ayla da bunu işitmedi ve dedi ki: nerede onlar şimdi?

Ayla bir daha sordu; ama neden onlar.. neden seni unuttu mu?

Sen onları unuttun mu? Annesi çok meşguldü o sırada... telefon durmuyordu... Pitaya kırmızı koltuğun üstüne çıkmış, pencereden dışarı bakarak bağırıyordu...

O sırada üçü de birbirini işitmiyorlardı...

Oradan, düğünden ayrılmadan önce bir şey daha oldu, ben de onu unutmadan söyleyeyim.

Gelin pastasına Ayla el sürmedi... Söylemiştim, o saf çikolata olmazsa yemez. İyi bir de burnu var.

Yemeden önce şöyle bir eğilir bir bakar, dilinin ucuyla dokunur hafifçe.

Fakat bu kez Ayla'nın beklemediği bir şeydi ve onu geri çevirmedi, izliyorsunuz...

Sevgi, içtenlik...

Tekin SonMez, MD, Mayıs, 2012

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder